Skip to main content

Kürt Siyasal Hayatında Unutulan Bir Lider: Dr. Xalid Şervan

“Dil bixwîn im û dil bibirîn im
Ditirsim bimirim ez nebînim
Hûn Kurdistanê ji bin destan derînin 
Çûm Amedê çûm Amedê”

Dr. Hatip Demiralp

Ulusal kurtuluş mücadelelerinde liderler veya siyasi figürler, mücadele dinamiklerinin oluşum, gelişim ve yayılım göstermesinde oldukça önemli ve merkezi bir rol oynar. Özellikle son 200 yıllık dünya tarihinde kurtuluş hareketlerinin yönü ve yörüngesinin belirlenmesinde lider figürlerin ideolojik ve stratejik yönlendirme kabiliyetleri, mobilizasyon ve örgütlenme dinamiği, halk temsilciliği ve meşruiyet ile mücadelenin yönetişimi konusundaki merkezi bir rollerinin olduğunu söyleyebiliriz. 

Bu bağlamda kaleme alınana bu makale, Kürt siyasal hayatında neredeyse tamamen unutulan ya da dar bir siyasi çevre tarafından bilinen Kürt lider Dr. Hatip Demiralp’in hayatı ve siyasal mücadelesinin Kürt ulusal birliğinde yeşeren umutlarını anlatmaya çalışacaktır. Sömürge karşıtı politik bir özne olarak Demiralp’in hayatını bilmek 70’lerin ulusal kurtuluş karakterine ve Kürt siyasetine ışık tutarak bugün yaşanan dağınıklık ve parçalı örgütsel durumun temellerinin anlaşılmasına da katkı sunacaktır.

Diğer bir taraftan da günümüzdeki Kürt siyasi hayatındaki hafıza bulanıklığını kırmanın mümkün yollarından biri, Demiralp gibi hayatını anti kolonyal mücadeleye adamış ve Kürdistan siyasal tarihine mal olmuş nice ismin anılarını, dönemin zor koşulları içinde ortaya koydukları mücadelelerini, dergilerin tozlu raflarından indirip kamuoyuna mal etmek olacaktır. Ulusal kurtuluş hareketlerinin sürekliliği, mücadele dinamiklerinin birbirlerine etki etme ve devretme biçimleri bağlamında bütünsel bir nitelik arz eder. Bu yönüyle, 15 Mart 1993 yılında genç yaşta aramızdan ayrılan Dr. Hatip Demiralp’i, ölüm yıl dönümü vesilesi ile anmak şüphesiz yakın dönem Kürt tarihinin sömürge karşıtı kodlarını bilmek ve bu kodların bugünkü mücadele dinamiği içindeki yerini ortaya koymak açısından oldukça önemlidir.

Giriş

Şunu baştan belirtmek gerekir ki, Dr. Hatip Demiralp siyasi hayatı boyunca Kürdistan kurtuluş mücadelesinde tutarlı bir siyaset yürüttü. Kürdistan kurtuluş mücadelesinin içinde doğdu, büyüdü, mücadele etti ve genç yaşında öldü. Aşağıda özetleneceği üzere geride ise Kürt ulusal birliğine dair büyük hayaller bıraktı.

Partisinin içindeki ismiyle Dr. Xalid Şervan (Bundan böyle Dr. Xalid tabiri kullanılacaktır), hayatı boyunca hizipçilik tartışmalarından uzak, klişelerden tamamen azade, ödünsüz devrimci bir siyasi tarz izledi. Bu çerçevede Dr. Xalid’in siyasal karakterinin oluşum aşamalarına ve mücadelesinin şekillendiği mekânlarına odaklanmayı önemli buluyorum. Çünkü siyasi şahsiyetlerin taşımış oldukları hafıza, misyon ve değerler, bir bütün olarak, onların siyasi karakteri üzerinde derin etkilere sahiptir. Bu durumun, Kürt siyasi liderler açısından daha anlamlı etkiler yarattığı ise bir vakadır. Bu nedenle, daha önce hiç yazılmamış ve hatta yazılmaya teşebbüs dahi edilmemiş olan Dr. Xalid’i yazma girişimi başlı başına bizleri bütün mümkünlerin kıyısına götürmektedir. Hele hele, Kürt siyasi partileri ve hareketleri arasında derin yarıkların yaşandığı modern zamanlarda onun birleştirici ve Kürt ulusal birlikteliğini arzulayan ve bunun için bedel ödemekten bir an olsun geri durmamış olan arayışı bir pusula işlevini haizdir. Zira aşağıda da anlatmaya çalışacağım üzere, modern Kürt siyasal hayatını modere eden partiler arasında cereyan eden ideolojik ve politik didişmeler ve zaman zaman askeri müdahalelere dönüşen iç çekişmeler, Kürt toplumunu onulmaz travmalarla yüz yüze bırakmıştır. Dahası bugünkü parçalı ve dağınık örgütsel ve toplumsal kompozisyonun sebeplerini anlamak için yüzyılın başında ortaya çıkan, 70’lerden itibaren ivme kazanan ve bugüne devreden mücadelenin karakterine bakmakta büyük fayda vardır. Tam da bu nedenle, Dr. Xalid, Kürtler arası iç çekişme ve çatışmalardan tamamen beridir. Onun bütün hayali dört parça Kürdistan’ın tek parça olduğu ve dolayısıyla partilerin, kurumların ve parçaların değil, ulusal mücadelenin öncelikli olmasıdır.

Dr. Xalid Kimdir?

Dr. Xalid, kayıttaki tam ismiyle Mehmet Hatip Demiralp, 12 Temmuz 1952’de Bingöl’ün (Çewlîg) Karlıova (Kanîreş) ilçesine bağlı Kargapazarı (Qerxebazar) köyünde dünyaya geldi. Doğduğunda babası ona Mehmet Hatip ismini verdi. İsminin ağırlığıyla; doğdu, yaşadı ve ölümüne kadar bu iki ismin yükünü taşıdı. Mehmet ismini, 1925 Hareketi[1]’nin öncü kadrolarından ve komutanlarından dedesi Mihemedê Xelîlê Xeto’dan almaktaydı. Hatip ismini ise yine bilgeliği ve cesaretiyle tanınan büyük dedeleri olan Xeto (Hatip)’dan alıyordu. Parti içindeki kod ismini aldığı bir diğer dedesi ise Kürdistan İstiklâl Komitesi kurucusu Cibranlı Xalid’dir. Cibranlı Xalid, 1925 yılında Bitlis Harp Divanı’nda kurşuna dizildi. Mihemedê Xelîlê Xeto ise Şark İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandı ve Kürdistan ulusal mücadelesinin öncü isimlerinden biri olarak, erken cumhuriyetin dar ağacında infaz ettiği ilk yurtsever öncü Kürt kadrolar arasındaydı.

Image removed.

1925 yılında ailesini büyük bir soykırımda kaybeden Dr. Xalid, her yönüyle 1925 Hareketi’nin bıraktığı yasın, matemin, öfkenin, hıncın, bilincin ve ulusal hafızasının bağrında yeşermişti. Bu hafızanın yüklediği sorumluluk bilinciyle mücadelesini ören Dr. Xalid, kolonize edilmiş bir halkın kurtuluşu için tüm hayatı kavga içinde geçmiş bir figürdür.

İlkokulu Karlıova’ya bağlı olan kendi köyü Kargapazarı’nda, ortaokulu Bingöl’de, liseyi ise Bingöl ve Dêrsim’de okur. 1971 yılında liseyi bitirdikten sonra Bingöl İmar İskân Müdürlüğünde çalışmaya başlar. 1974’te Karlıova’nın Sudurağı (Azîzan) ve Bağlıisa (Baxlu) köylerinde öğretmenlik yapar. Bu köylerde üç yıl öğretmenlik yaptıktan sonra öğretmenlikten ayrılır. Bu dönemde yeniden üniversite sınavlarına girer ve 1977’de Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanarak Diyarbakır’a yerleşir. 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra ismi askeri cunta tarafından arananlar listesinde yer alır. Üç yol boyunca her yerde aranır. 1983 yılında ise cunta tarafından Diyarbakır’da yakalanır. Yıllar içinde defalarca Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde alınıp tekrar tutsak edilir. Bu dönemlerde Bingöl, Diyarbakır ve Elâzığ cezaevleri arasında sıkça getirilip götürülür. 1983’ünsonbahar aylarında hapishaneden alınıp, Trakya’ya zorunlu askerlik için götürülür. 1984 yılının kış aylarında hakkında verilen ifadelerden dolayı Trakya’da askeriyeden alınıp, 45 gün bilfiil işkenceyle sürecek olan bir soruşturma süreci başlar. Sonrasında ise yeniden Trakya’daki askeriyeye teslim edilir. Mahpus hayatı buyunca gördüğü ağır işkenceler, zaman içinde bedeninde büyük tahribata/harabiyete dönüşür. Yıllar sonra kanser hastalığına yakalanır ve 15 Mart 1993’te, henüz 40 yaşındayken hayatını kaybeder.[2]

Mücadele ile dolu hayatının belli kesitlerini anlatmaya çalıştığımız Dr. Xalid, esas olarak anlatılanlardan çok daha fazlasıdır. 40 yıl boyunca taşıyabildiği ölümlü bedenine sığdırabildiği bütün Kurdî, yurtsever ve Kürdistanî duyguları doldurmuştu. Onun için Kürdistan mücadelesi, bütün kurum ve partilerden daha üstündü. Partiler ve kurumlar onun için sadece bir araç ve prensipler bütünüydü. Esas olan Kürt halkı ve Kürdistan davasıydı. Bu nedenle onu tanıyanların kimisi onu Marksist, kimisi sosyalist, kimisi ise iflah olmaz bir anti-sömürgeci olduğunu söyler. Yazarlık, liderlik ve militanlık deneyimlerine bakınca o; Kürdistan davasına kendisini adamış, bütün Kürt partileri ve hareketlerini önemseyen, ulusal bilinci son derece gelişkin bir komutan, bir yazar ve iyi bir doktordu.

Dr. Xalid Karakterinin Şekillenmesi: 70'lerin Politik Mekânı Olarak Bingöl

Bingöl yüzyılın başından itibaren, Kürtlerin ulusal hak arama mücadelelerinin merkezinde yer alan kentlerinden biridir. Hem Kurmanc-Zaza hem Alevi-Sünni vd. gibi Kürdistan toplumunun muhtelif bileşenlerini barındıran kent, Kürtlerin ulusal kurtuluş mücadelesinin de merkezlerinden biridir. Dêrsim-Harput, Erzincan-Erzurum, Muş ve Diyarbakır gibi kentler arasında bir köprü işlevi gören Bingöl, yüzyılın başından itibaren hayata geçirilen Türkizasyon laboratuvarı olarak da değerlendirilebilecek bir kenttir.

Böylesi bir hafıza ve mücadele dinamiğinin hafızasını taşıyan Bingöl’ün 1960’lar ve 1970’lerde, Bakur Kürdistan’ında özgün bir yere sahip olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Bingöl, yüzyıllık Cumhuriyet rejimi tarihi boyunca, devletin toplumsal mühendislik çalışmalarına defalarca konu olan bir il olma özelliğini taşıdı. Bunun bir nedeni 1925 Hareketi’nin ağırlıklı olarak örgütlendiği kentlerden biri olması iken; bir diğer nedeni de bulunduğu jeopolitik konumu itibariyle 78’lerden sonra Kürt politik mücadelesinin Bakur sahasında hızla varlık göstermesi ve kentin hafızasıyla hızla temas kurması oldu. Keza, Bingöl’ün Zaza/Kirmanc kimliğini müstakil bir yere konumlandırarak asimilasyonu hızlandırmayı hedefleyen devlet, ajandasında Bingöl’e sürekli geniş yer ayırdı. Böylesi toplumsal mühendislik amaçlı değişiklikler Cumhuriyet tarihi boyunca devam ederken, bu durum aynı zamanda mevzubahis dilsel, dinsel ve etnik kimliklerin de var olma biçimlerini değiştirip dönüştürme amacını taşıdı.

Cumhuriyet rejimiyle beraber, Kurmancî ve Zazakî/Kirmancî’nin konuşulduğu Bingöl’de, diller tahribata uğratılmış ve yerel halkın mekânla kurduğu ilişki de özenle sansüre maruz bırakılmıştır. Bilindiği üzere; Bingöl, Elâzığ, Erzurum, Malatya gibi kentler, Cumhuriyet’in Türkleştirme siyasetinin kuluçkası olarak seçildiği mekânlardı. Buna rağmen Bingöl, diğer kentlere nazaran Kürdi yapısını göreceli de olsa korumayı başardı. Bununla ilgili olarak, dönemin içişleri bakanı Abdülhaluk Renda’nın yazmış olduğu raporlar[3] ve TBMM’ye sunduğu bu bölgeleri Türkleştirme önerisi içeren teklifler halen raflardaki yerini koruyor. Erzurum, Malatya, Erzincan ve Elâzığ özellikle Tek Parti döneminin adeta devletin konsantrasyon merkezleri haline getirilip, Kürt nüfusun Türklük potası içinde eritilmesi politikasının büyük oranda başarılmasını beraberinde getirdi. Fakat Bingöl’de bu süreç uzun sürdü. 1970’lerde burada canlanan Kürt siyasi bilinci, bu mutlak asimilasyonun geç de olsa önünde set olmaya çalıştı. Bu nedenle özellikle 1970’li yıllarda Bingöl’deki Kürt siyasetçilere yönelik saldırıların artışı tesadüf değildir. Nitekim MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) 1977 ile 1979 yılları arasında iki kez Bingöl’de belediye başkanlığı dahi kazanmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşuyla Bakur Kürdistan’ının dört bir yanında yaşanan toplu katliamlardan sonra, uzun yıllar boyunca sessizliğe gömülen yukarıda isimleri zikredilen kentlerin içinde, Kürt siyasi hayatında ilk politik kımıldama Bingöl’de özellikle 1970’lerin başından itibaren görünür şekilde varlık göstermeye başladı. Sait Elçi gibi Kürdistan siyasi tarihine mal olmuş isimler, 1925 Hareketi’nin toplumsal yasını kırarak, tarihsel travmayı adeta politik bir hınç ile kuşanıp, 1965 yılında Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP)’ni kurdu. Böylece, Kürtlerin yeniden tarih ve siyaset sahnesinde yer alması, bölgedeki ve Kürt siyasetindeki politik dengeleri değiştirdi. Bu tarihlerde, Bingöl adeta tarihsel belleğiyle yeniden buluşuyor ve bazen de sert bir şekilde yüzleşiyordu. Buna mukabil ise kent MHP’nin örgütlendiği merkez kentlerden biri haline geliyordu. Elbette bu gelişmeler sadece Bingöl yerelinde değil, aynı zamanda Türkiye’nin dört bir tarafında yaşanan siyasal gelişmelerle paralel büyüyordu.

Bakur Kürdistan’ında, 1970’li yıllar Kürt siyaseti açısından uzun bir sessizlik döneminin ardından uyanış dönemi olarak görülebilir. Özellikle 1925 Hareketi’nin başarısızlıkla sonuçlanması, 37-38’de Dêrsim’de yaşanan Tertele, 49’lar Davası ile beraber Kürt aydın ve siyasetçilerin susturulması ile devam eden sürece karşı yeni bir uyanış ve dirilişin merkezlerinden biri de Bingöl oldu. Bu tarihlerde, Bakur Kürdistan'ındaki Kürt siyasi elitlerinin genel olarak Türkiye sol ve sosyalist hareketinin içinde yer alması, özellikle Başûr Kürdistanı’ndaki Mele Mustafa Barzani ve Celal Talabani liderliğindeki siyasetten etkilenen Bakur’daki Kürt siyasi şahsiyetler ve liderlerin hak ettiği gibi bir objektiflikte tartışılmasını gölgelemiştir. 70’lerin Bakur Kürdistan’ındaki Kürt ulusal siyaseti üzerinde Başûr ve Rojhilat Kürdistan’ındaki Kürt siyasi hareketlerinin etkisinin, literatürde kayıt altında olanlardan fazlası olduğunu söylemek mümkündür.

Bütün bu ahval üzere, Bingöl’de 1970’lerin siyasi bir figürü olarak ortaya çıkmaya başlayan Dr. Xalid’in hikâyesi bu politik mekân içinde şekillenmeye başlamıştı. 1970’lerdeki Kürt uyanışı ile beraber, Bingöl’de Dr. Xalid gibi birçok kişi sömürge Kürdistan tezi üzerine kafa yormaya başlar. Bu nedenle, Bingöl’ün onun politikleşme süreci üzerinde önemli etkileri vardır.

Dr. Xalid, ailesinin 1925 jenosidinde katledilmesinden dolayı çok erken yaşlarda politikleşme süreci yaşamıştı. 70’ler öncesi Bingöl’de lise yıllarından itibaren kendisini yurtsever hareketin içinde bulur. Bu nedenle öğrenciliği sürekli ikinci planda kalır. 70’lerin politik bir mekânı olarak Bingöl’ün siyasi ikliminin oluşmasında 1925’te aile fertleri katliamdan geçirilen genç kuşakların etkisi azımsanmayacak kadar çoktur.

Bu yıllarda bir yandan devletin politik karakterini kırmak için seçtiği ve ülkücülerin kol gezdiği bir kenttir Bingöl. Diğer bir taraftan toplu katliamların hafızasını taşıyan gençlerin hızla örgütlendiği bir yerdir. Bu nedenle Bingöl’de sıkça devlet destekli gruplar ile yurtsever gençler arasında çatışma yaşanır. Dr. Xalid, orta okulu Dêrsim’de yatılı okur. Liseyi ise Dêrsim ve Bingöl’de okur. Dr.Xalid, lise yıllarında Rus klasiklerine merak sarar ve büyük bir motivasyonla Rus klasiklerini ve Lenin’in kitaplarına yoğunlaşır. Aynı zamanda bu yıllarda yurtsever ve sosyalist gençlerle beraber devlet destekli bu paramiliter güçlerle çatışmaya girmekten geri durmaz. Paramiliter güçlerle giriştiği çatışmalardan dolayı onun ve yakın arkadaşlarının isimleri öne çıkmaya başlar. Bu gelişmelerden sonra Dr. Xalid, Bingöl’de devlet tarafından fişlenen arkadaşları ile birlikte okuldan uzaklaştırılır.

Babası Kasım Demiralp, oğlu Dr. Xalid’i, Bingöl’den alıp Dêrsim’e götürmek istese de Dr. Xalid, liseyi Bingöl’de okumaya devam eder. Bingöl’de okula devam ederken bu dönemde yeniden fişlenir. Bu sefer babası tarafından Elâzığ’ın Palu ilçesine götürülerek burada okul kaydı yenilenir. Kısa bir dönem Palu’da okuduktan sonra, Bingöl’e geri döner ve Bingöl’de okulu bitirir. 1971’de Bingöl İmar İskân Müdürlüğü’nde çalışmaya başlar. Bu süreçte, politik ağını yeniden genişletme arayışına girer. Diyarbakır ile Bingöl arasında mekik dokur. Bu dönemde siyasal faaliyetlerine ağırlık verir. Bir süre sonra Bingöl İmar İskân Müdürlüğü’nden istifa ederek öğretmenlik yapmaya başlar. Diğer taraftan arkadaşları ile birlikte yurtsever ve sosyalist gençleri örgütlemek amacıyla 1974 yılında bir dernek kurmayı amaçlar. Mücadele arkadaşlarıyla birlikte hızla örgütleme faaliyetleri başlatır.

Dr. Xalid’in Bingöl’deki evinde bir grup arkadaşıyla beraber toplantılar yapılır. 1974 yılında yapılan bu toplantıların sonucunda BİN-GENÇ-DER (Bingöl Gençliği Kültür ve Dayanışma Derneği) adında bir dernek kurulur. Derneği beraber kurduğu arkadaşları ona başkan olma önerisinde bulunmasına rağmen kendisi bunu kabul etmez ve dernek başkanlığını başka bir arkadaşına bırakır. Mücadele arkadaşları başkanlığı kendisi için değil, başka bir arkadaşını önermiş olmasını halen kadirşinaslık olarak anlatırlar.[4]

Dr. Xalid için BİN-GENÇ-DER, siyasi faaliyet alanı olarak ilk politik mekânı temsil ediyordu. Onun siyasi kişiliği daha genç yaşlarda Diyarbakır ve Bingöl’deki yerel siyaset içinde bu minvalde şekillenmeye başladı. 1970’lerde Kürt siyasetinin yönetici elitleri Türkiye’deki sol ve sosyalist grupların içinde cereyan ettiği göz önünde tutulduğunda ve aynı tarihlerde Mele Mustafa Barzani’nin Irak rejimine karşı yürüttüğü Kürt ulusal mücadelesinin Bingöl gibi bir kentte yakından takip edilmesi dikkat çekici bir vakadır. Hayatının son anlarına kadar T-KDP[5]’de ısrarla kalmak istemesinin nedenlerinden biri de tam olarak buydu. Kısa fani hayatını Kürdistan’ın her yerini saran Kurdevari sol siyaseti örgütlemeye adadı.

Dr. Xalid, 1977 yılına gelindiğinde Bingöl’de en yakın mücadele arkadaşı olan Cihat Elçi’yi kaybeder. Cihat Elçi lise yıllarından beri onun yakın mücadele arkadaşıdır. Elçi, 1977 yılında, Ankara Gazi Üniversitesi’nde öğrencidir. 1977’nin Ekim ayında, Bingöl’de bir akşam Ülkücüler tarafından saldırıya uğrar. Cihat Elçi bu saldırıda, henüz 23 yaşındayken, hayatını kaybeder. Elçi’nin kendi memleketinde ülkücüler tarafından katledilmesi Bingöl’de büyük bir toplumsal öfkeyle karşılanarak 70’lerin Bingöl gençliğinde derin bir hafıza bırakır. 

Dönemin Bingöl’deki siyasal ikliminin içinde yeşeren Cihat Elçi, Dr. Xalid ve Hişar Ağaoğlu; 70’lerin başından itibaren Bingöl’de hemen herkesin tanıdığı devrimcilerdir. Bu nedenle, bu genç liderlerin samimi dostlukları kendi kuşağından arkadaşları için büyük bir hayranlıkla halen yad edilir. Benzer şekilde ilerleyen dönemlerde Bingöl’de Dr. Xalid’in yakın mücadele arkadaşları İdris Ekinci, Sıddık Bilgin, Ahmet Aytimur gibi çok sayıda yurtsever devlet eliyle katledilir.[6]

Siyasi bir figür olarak Dr. Xalid’in, 70’lerdeki Bingöl siyasetine etkisine dair Mehmet Emin Coşkun önemli tespitler yapıyordu. Ona bakılırsa T-KDP gençlik oluşum önderlerinden Dr. Xalid, Cihat Elçi, Hişar Ağaoğlu, yine bu dönemin önemli figürleri Mehmet Karasungur ve Mehmet Hayri Durmuş ile Zeki Palabıyık, Abdullah Ekinci, Mustafa Ayçiçek gibi devrimciler onların kuşağı için partiler üstü kişilerdi. Yine ona bakılırsa belki de 70’li yılların Bingöl gençlik kuşağı için bunlardan hiçbirinin partisi, örgütü yoktur. Onlar ulusal mücadelenin kahramanları, Bingöl’ün gönül önderleriydi.[7]

Yukarıda da görüldüğü üzere Dr. Xalid, 70’lerin Kürt siyasal figürleri arasında tarihin akışına müdahale etmeye çalışan, kendisinden önceki kuşakların mücadele mirasını kuşanan, ulusal ve tarihsel sorumluluk bilinciyle hareket eden bir figürdür. Onu kendi döneminin mücadele dinamikleri ve örgütsel-toplumsal bütünlük içinde anlamak, bugünkü durumu anlamaya da katkı sunacaktır.      

70’lerin Bingöl’ünde Kürdistan’ın ve Komünizmin Hayaleti Dolaşıyor

Dr. Xalid, 1973 yılında Karlıova’nın Bağlıisa köyünde sözleşmeli öğretmenliğe başlar. Bir sonraki yıl Karlıova’nın Sudurağı köyünde öğretmenliğe devam eder. Burada evli olan ablası Rabia’nın evinde kalır. Okulda, öğrencilerle uzun uzun vakit geçirir. Okuldan sonra eve gelir, odasına çekilip burada gece geç saatlerine kadar özellikle Kürt sosyolojisi, sol-sosyalizm ve yakın tarihe dair okumalar yapar. Okuduğu kitaplardan notlar çıkarır, sürekli bir şeyler karalar. Bu dönemde, eve getirdiği ve dönemin hükümeti tarafından sakıncalı bulunan çok sayıda kitabı bulunur. Bu nedenle, kitapların çoğunu kaldığı evin çatısında saklar. Okuduğu veya elinin altında bulundurduğu kitapları odasında mevcuttur. Bu konuyla ilgili halen hayatta olan ablası Rabia ile birçok anısı da vardır. Onlardan biri de şu şekildedir:

Tavan arasında sakladığı kitapların arasında birinin kapağında “Kürdistan” yazılıdır. Ablası Rabia, bu kitabı görünce Dr. Xalid’a sorar: “Birê, Kürdistan nedir?” Dr. Xalid, “Kürdistan bir ülkedir ve burasıdır!” der. Bunun üzerine ablası Rabia: “Nasıl yani, burası Azîzan’dır, köydür!” der. Ablasına döner; “Yakın gelecekte bu ismi daha sık duymaya başlayacaksın!” der.

Dr. Xalid, bu süreçte her ayın sonu Bingöl merkeze geçerek arkadaşları ile buluşur. Dernek faaliyetlerini çok yakından takip eder. Pazar akşamları, eve döner. Bir gün ablası Rabia, “aylık maaşıyla ihtiyaçlarını karşılayabildin mi?” diye sorar. Gülerek “aldığım maaşın neredeyse tamamını derneğin kirasına, çayına, şekerine ayırıp bıraktım. İki kuruşum kaldı, onunla da kendime tütün aldım” der.

Bu şekilde, Sudurağı köyü ile Bingöl arasında bir yılı aşkın süre gidip gelir. Bir yandan öğretmenlik yaparken diğer yandan derneğin örgütleme faaliyetlerine dahil olur. Bu dönemde Sudurağı’nda köylüler ablası Rabia’ya, kardeşin komünisttir, demeye başlar. Rabia, gülerek; köylülere, “ben öyle şeyler bilmem”, der. Fakat Rabia, köyde dönen bu dedikoduyu kardeşine taşır. Dr. Xalid gülerek onaylar ve “Evet, haklılar, öyleyimdir. Komünizm kötü bir şey mi?” diye sorar. “Desinler… Bir gün hepiniz arkadaşlarımla birlikte inanıp başaracağımız şeylerle gurur duyacaksınız” der.

Bu süre zarfında Türkiye’de sol, sosyalizm ve komünizm karşıtlığı üzerinden ciddi bir anti- propaganda süreci işletilir. Bingöl’de bu durum, dini figürler ve cemaatler, bunun yanında da Ülkücü-Milliyetçi gruplar üzerinden yürütülmekteydi. Doktorun toplumdan dışlanması için komünizmden adeta “salgın bir hastalık” gibi bahsedilmeye başlanır. Böylece Dr. Xalid, Bingöl’de komünist olarak damgalanır!

Yine 1975’in bahar aylarında okuldan eve geçer. Köye jandarmalar gelir. Komşular ablası Rabia’ya haber verir. Rabia, kısa sürede Dr. Xalid’a bu haberi iletir. Dr. Xalid, kalkıp odasındaki sakıncalı kitapları alır, hızla dışarı çıkar. Ablasının yan komşusunun bahçesinde yeşil bir çoban keçesi vardır. Bu keçeyi alır, üzerine geçirip, ellerinde kitapları ile köyün az ilerisinde bulunan vadiye doğru yürümeye başlar. Bu sırada jandarma evin kapısına varır. Rabia dışarı çıkar. “Dr. Xalid nerede?” sorusuyla karşılaşır. Bu sırada doktor, giydiği çoban keçesi ile ileride uzaklaşarak vadide kaybolur. Rabia, onun evde olmadığını, bir işi için Bingöl’e gittiğini söyler. Jandarmalar, evlerine girer. Evi baştan aşağı didik didik arar, Dr. Xalid’in odasına girer. Okul kitaplarını, ders notlarını, öğrenci karnelerini ve eşyalarını karıştırır. Bir şey bulamayınca evden çıkıp köyün merkezine geçerler. Bir süre köyde bekledikten sonra köyü terk ederler. Doktor, bunun üzerine akşama doğru eve döner. Bu gelişmelerden sonra öğretmenlik yapacak şansı da pek kalmamıştır artık. Kısa süre sonra öğretmenlikten ayrılır.[8]

Dr. Xalid Örgütlü Siyaseti İnşa Ediyor: Hafıza, Hınç ve Öfke

Dr. Xalid, 1977 yılında yeniden sınava girer. Aynı yıl Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanarak Diyarbakır’a yerleşir. Bu dönemde Kürdistan’ın çoğu bölgelerinde örgütlenme faaliyeti sürdüren T-KDP ⁠ ile daha yakından tanışır. Partinin fikirlerini benimser ve parti çalışmalarına dahil olur. Aynı yıl T-KDP’nin gerçekleşen üçüncü kongresine delege olarak katılır. Bu dönemde T-KDP’de gençlik kanadıyla geleneksel kesimi arasında yaşanan tartışmalar ve krizler kongre sürecine yansır. Yaşanan kriz sonucu gençlik ağırlıklı kesimin T-KDP’den ayrılarak Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları (KUK) ismini almasıyla sonuçlanır. Yaşanan bu krizde doktor, T-KDP saflarında siyaset yapmayı tercih eder.[9] O, her ne kadar Marksist bir çizgiden gelmiş olsa da T-KDP ile yakın çalışmak istediği anlaşılıyor. Fakat bunu yaparken Kürt ulusal bilincinin son derece gelişkin yanıyla ve Bingöl’de PKK hareketinin yarattığı yeni sosyoloji ile de temas halinde olmuştur. Dr. Xalid, T-KDP’li kimliğinin yanı sıra Kürdistan’da kurtuluş mücadelesi veren diğer fraksiyon ve oluşumlarla yakın temas içinde olmayı da devrimci sorumluluk olarak görür. Doktorun Kürdistan kurtuluş mücadelesinde partiler üstü tavrı kendi köyünde yaşadığı şu anısında da çarpıcı bir şekilde görülmekteydi:1979’un Ağustos ayında silahlı bir PKK üyesi, Kargapazarı köyüne gelir. İçlerinde doktorun da bulunduğu köyün yurtsever ve devrimcileri ile köyün yukarı dağlık bölgesinde buluşup parti propagandası yapar. Gerçekleşen görüşmeden sonra PKK üyesi, toplantı yaptığı bu grupla vedalaşır. Vedalaştıktan sonra elindeki silahın kontrolünü yapar, bu esnada silahı ateş alır. Aldığı kurşunla ayağından yaralanır. Doktor bu dönemde tıp öğrencisidir. Yaralıya müdahale etmeye çalışır fakat kan kaybının önleyemez ve durumun acil olduğunu ve de profesyonel bir müdahalenin şart olduğunu söyler. Böylece dönemin şartları içinde büyük bir risk alarak yaralıyı hastaneye yetiştireceğini söyler. Hızla bir araç ayarlar. Yaralıyı alıp Karlıova ilçe merkezinde bulunan hastaneye yetiştirir. Burada doktorlarla konuşur, bir şekilde duruma müdahale etmeleri için doktorları ikna eder. Yaralının tedavisi biter, onu alıp birlikte hızla Karlıova ilçesini terk ederek Kargapazarı köyüne döner ve Varto’ya götürerek grubuna teslim eder.

80’lerin zorlu koşulları içinde yukarıdaki gelişmeler Dr. Xalid’in hayatında sadece kısa bir kesittir. Benzer olaylar, Dr. Xalid’in hayatı boyunca devam eder ve devrimci bir doktor olmanın sorumluluğunu, hayatı boyunca omuzunda taşımasını sağlar. Bingöl, Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Mardin gibi kentlerde defalarca devrimcilerin yarasını sarmak için koşar. Kürdistan kurtuluş mücadelesinde dövüşen ve düşen her fraksiyondan Kürt’ün yarasına merhem olmaya çalışır.

12 Eylül ve Yeni Mücadele Hattı

12 Eylül askeri darbesi, pek çok siyasi figür gibi Dr. Xalid için sürpriz bir gelişme değildi. Doktor darbe öncesi Başûr Kürdistan’ına yerleşen T-KDP’nin Merkez Komitesi üyesi partili yoldaşları ile ilişki kurarak Şırnak bölgesine geçer. 80’lerin başında, uzun bir dönem tartışmasını yürütüp sonra da oluşturdukları Pêşmerge birliği ile Cûdî-Gabar kırsalında gerilla faaliyetleri yürütür.[10]

Bu gerilla faaliyetleri, T-KDP siyasetinin daha önce Türkiye sınırlarında girişmek isteyip de bir türlü muvaffak olamadığı bir hareketlenme olarak kayda geçirilebilir bu durum. Zira, bilindiği üzere, KDP genel siyasetinin 70’lerin sonlarından 80’lerin başlarına kadar Türkiye hükümetleri ile yakın çalışmak istediği ve Türk devleti ile hiçbir şekilde karşı karşıya gelmek istemediği aşikârdır. Bu durum 90’larda Irak KDP’sinin, PKK ile karşı karşıya gelecek bir raddeye dahi vardığı tarihsel bir olgudur. Fakat Kürt siyasal hareketinin ana üslerinden biri olan, Başûr Kürdistan’ı ile Bakur Kürdistan’ı arasında tampon bir sınır bölgesi olan Cûdî’de Dr. Xalid’in de içinde olduğu ve silahlı eylem başlatma fikrinin teoriden çıkıp, pratiğe dönüştüğü kısa da olsa bir dönem yaşanmıştır. Doktor liderliğindeki pêşmerge güçleri ile Bakur’un Kürt siyasal hareketi arasında hiçbir zaman bir çatışma yaşanmadı. Tam da bu nedenle doktor bugünlere adeta bir çağrıda bulunuyordu. Kürdistan ulusal mücadelesini, siyasi ve sınıfsal yanlarını ıskalamadan ama ulusal birliktelikle yapılabileceğini somut olarak gösterdi.

Dr Xalid, 1986 yılında Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nden çıktığında Kürt siyasal hayatının içinde devlet eliyle neredeyse ezildiğini ve çok derin hizip çatışmaları içinde olduğunu görür. Partisinin yöneticileriyle iletişime geçer. 1987 yılında T-KDP’nin Merkez Komitesi tarafından partinin geçici genel sekreterliğine seçilir. Dr. Xalid, bu dönemde partili arkadaşlarıyla Bakur Kürdistanı’nın tüm kentlerini tek tek dolaşır. Eski parti kadrolarını ve üyelerini yeniden bir araya getirerek komiteler oluşturur ve yeni bir örgütleme süreci başlatır. Bu sayede T-KDP, siyaset sahnesinde yeniden yer almaya başlar.[11]1989 yılına gelindiğine gerçekleşen kongrede, Merkez Komitesi tarafından yeniden T-KDP Genel Sekreterliğine seçilir.[12]

Mahpusluk süreci boyunca muhtelif işkencelerden geçmiş olmasına rağmen, ulusal mücadeleye olan katkılarının olabileceğini bir an olsun unutmaz. Bu nedenle gerektiğinde dergi yazarlığı, parti yöneticiliği ve hatta parti militanlığı yapma hususunda bir an olsun geri durmaz. Tam da bu nedenle, bedeninin alarm verdiği hastalık sürecinde dahi, partinin genel sekreterliğini yapar.[13]

1988’de Halepçe jenosidinden sonra Başûr Kürdistan’ından Bakur Kürdistanı’na göç eden büyük bir Kürt nüfusu, Diyarbakır’da çok ağır şartlarda yaşamak zorunda bırakılır. Bu insanların sesini duyurmak ve sorunların çözümüne yardımcı olmak için olağanüstü gayret gösterir. Örneğin Halepçe’den gelen katliam mağdurlarının, Diyarbakır’da halkın evlerine dağıtılması için büyük bir örgütlü kampanya yürütür. Böylece binlerce Halepçeli, Diyarbakır’da uzun bir süre konaklatılır. Tüm bu sürece tanıklık eden arkadaşları ve o süreci hatırlayan kişiler doktorun çabasını ve fedakârlığının halkın hafızasında hiç unutulmayacağını söyler.[14] Tam da bu nedenle olsa gerek ki, doktor, Bakur’dan Başûr’a egemen ulusların Kürt’e çizdiği sınırları deşerek sınır üstü bir mücadele yürüttü. Açıktır ki yüreğinde ve bilincinde sadece 1925 Hareketi’ni değil, aynı zamanda Halepçe’nin de öfkesini ve politik bilincini taşır. Bu nedenle çeşitli dönemlerde, defalarca Başûr Kürdistanı’na gider ve muhtelif pêşmerge kamplarında askeri eğitime dâhil olur.

O, sadece siyasi bir lider veya bir figür değil, aynı zamanda yayıncılıktan askeri direniş alanlarına, oradan kültürel çalışmalara değin, her yönüyle kentli bir militan ruha sahipti. Tam da bu nedenle Kürdistan'ın her karış toprağında onun ayak izlerini görmek mümkündür. Ve o, aynı zamanda Kürt ulusal birliğinin en çok ihtiyaç duyduğu iyi bir de diplomattı.

Diğer taraftan Dr. Xalid’in babası Kasım Demiralp, onu çok yakından takip eder ve onun doktorluk mesleğini icra etmesini ister. Ama Dr. Xalid’a karşı temkinlidir ve onu incitecek bir tavrın içine girmekten kaçınır. Kasım Demiralp, oğluyla beklentilerini sükunetle paylaşsa da zamanla belki de ilk kez Dr. Xalid ile araları açılır ve mektuplaşmaya başlarlar. Kasım Demiralp’in gönderdiği mektupların birine, Dr. Xalid, şöyle cevap verir:

[…]

Baba, mektubunu dikkatle okudum. Kelimelerin, her zamanki gibi, yüreğinde büyüttüğün endişeleri ve benim için duyduğun kaygıyı taşıyor. Bunu görüyor ve anlıyorum. Ancak daha önce de seninle konuştuğumuz gibi bu konuda seninle aynı fikirde değilim. Bunu bilmeni istiyorum.  Omuzladığımız bu kavganın ne kadar ağır bir yük olduğunu ve ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu biliyorsun. Bu yalnızca benim kişisel bir tercihim değildir; inandığım değerlerin yüz binlerce savunucusu var ve bu değerlerin sorumluluğunu taşıyorum. Sana bunun uzun uzun teorik izahatını yapmayacağım çünkü sen de bunların özünü anlayacak kadar bilge bir insansın. Elbette benden beklentilerini ve taleplerini anlıyorum. Ama biliyorsun ki, inandığım yoldan geri dönmek gibi bir lüksüm yok. Bu, yalnızca benim için değil, hepimiz için daha büyük bir amacın parçası. Senin de zaman zaman söylediğin gibi, ‘İnanç, insanı ayakta tutan en güçlü erdemlerden biridir.’ Ben de senin inandığın inancı taşıyorum ve bu inancın gücüyle yürüyorum. Umarım beni bir gün daha iyi anlarsın. […][15]

Nitekim Dr. Xalid’in babası ile mektuplaştığı bu yıllarda Orta Doğu’da Körfez Savaşı yaşanıyordu. 90’lı yılların Körfez savaşı sırasında Kürtlerin Irak ve İran arasında adeta çim gibi ezildiği uluslararası bir denklemde, Dr. Xalid, durumu yerinden incelemek ve Kürt ulusal mücadelesinin içinde bulunduğu duruma ilişkin görüşmelerde bulunmak üzere genel sekreteri olduğu T-KDP’nin bir grup yöneticisiyle birlikte Rojhilat Kürdistanı’nın Ûrmiye kentine giderek Mesut Barzani ve beraberindeki IKDP (Irak Kürdistan Demokrat Partisi) yöneticileri ile bir araya gelir. Bu görüşmede, Bakur ve Başûr Kürdistan’ın ortak bir mücadele zemininde buluşabilmesi için Mesud Barzani ile istişarelerde bulunur. Mesud Barzani, anılarında bunu şu şekilde dile getirmektedir:

“...15 Kasım 1990 günü, T-KDP’den bir heyetle geniş katılımlı bir toplantı yaptık. Misafir heyette, partinin genel sekreteri Dr. Xalid, Fuat Elçi ve Dr. Ferhat; bizim parti heyetimizde ise ben Dr. Cercis Hasan, Nêçirvan Barzani, Franso Heriri ve Remzi Şaban yer almaktaydı. Toplantıda, bölge ile ilgili genel bir değerlendirmeden sonra, Kürdistan’ın içinde bulunduğu durum, mevcut gelişmeler ve meydana gelen değişiklikler, özel olarak da iki parti ilişkiler ele alındı. Bizden, kendi arkadaşları için askeri eğitim için bir kamp imkânı verilmesini talep ettiler. Toplantıda bu aşamada silahlı mücadele yürütmek, gelecekte ve gerek duyulacağı zaman için hazır olmak amacıyla böyle bir eğitim kampının kurulması konusunda anlaşmaya varıldı.”[16]

Dr. Xalid ve partili arkadaşlarının temel amacı, askeri eğitim verebilecekleri bir kamp inşa etmek ve T-KDP’nin bir sonraki kongresinde silahlı mücadele kararı alınmasını sağlamaktır. Nitekim, ilerleyen dönemde Irak’ın Dihok kentine bağlı Batîfa kasabası bölgesinde “Sait Elçi Askeri ve Siyasi Eğitim Kampı” adıyla bir kamp kurarlar. Bu kampta askeri ve siyasi eğitimler verilmeye başlanır. Dr. Xalid, bu yıllarda Türkiye-Diyarbakır ile Irak-Batîfa arasında sık sık gidip gelmeye başlar ve kampın tüm eğitim faaliyetlerine bizzat katılır.

Burada görüldüğü üzere, Kürtlere dayatılan ulus devlet sınırlarını kafasında ve siyasal düşünce dünyasında adeta görünmez kılar. Kürt ulusal mücadelesi için Bakur ve Başûr mücadelesinin birbirine bağlı olduğuna inanır.

Alarm Veren Bedenle Direniş Mümkün Mü?

Ölüm döşeğindeyken bile devlet peşini bırakmaz. Son nefesine kadar partili arkadaşları yanında olur.  Hastalık sürecinde Diyarbakır Bayramoğlu Sitesindeki evi çok hareketlidir. Sivil polisler tarafından sürekli izlenir. Bir sabah evleri basılır. Evin tüm odaları didik didik aranır. Sivil polisler onun bulunduğu salonun kapısına gelir. Ablası Rabia, polislerin yolunu keser, kapıyı tutar. “Kardeşim çok hastadır, lütfen onu bu sefer rahatsız etmeyin”, der. Polisler Rabia’yı kenara iter, salona girer. Doktorun yatağını arayacağını söylerler. O sırada ağır hastadır. Kardeşi Edip, elini uzatıp onu yataktan kaldırmak ister. Fakat doktor, “Bana bunların karşısında el uzatmayın, kendim kalkacağım”, der. Kalkar, büyük bir öfkeyle kenarda bekler. Yatağı yere atılır, didik didik aranır. Öfkeyle “istediğinizi bulabildiniz mi?”, diye sorar. Polisler cevap vermezler. Bunun üzerine “elbet bir gün bunların hesabını soracağız”, der. Ortam buz kesilir. Salonda toplanan polisler ona bakarlar. Bir şey demeden evi terk ederler.[17]

Dr. Şivan ve Dr. Qasimlo gibi, Kürt siyasi hayatına damga vurmuş olan liderler nasıl ki kendi ailelerinden ve geçmişlerinden devraldıkları siyasi mirası bir direniş hafızası olarak yanlarında ve isimlerinde taşıyorlarsa, Dr. Xalid da benzer şekilde 1925 tarihinde soykırımdan geçirilmiş olan ailesinin yasını, hıncını, öfkesini ve bilincini kuşanarak yaşadı.  Dr. Qasimlo, direniş ve diplomasi günlerinde, nadiren geldiği evinden çıktığı sırada eşinin Simkoyê Şikak’ın akıbetini Dr. Qasimlo’ya hatırlattığı bilinir. Dr. Qasimlo’nun eşi, Qasimlo evden çıkıp İranlı yöneticilerle barış görüşmeleri yapacağı esnada “Qasimlo, Simko’nun akıbetini unutma!” dediği anılarında yazılıdır.[18] Benzer şekilde T-KDP genel sekreteri olan ve yine bir doktor olan Dr. Xalid de akıbetinin izlerini dedelerinin ve amcalarının asıldığı Bitlis Harp Divanı ve Şark İstiklal Mahkemeleri’nde arar. Bu nedenle babası Kasım Demiralp, oğluna her defasında babasının, amcalarının ve dedelerinin akıbetini ve ailesinin yaşadığı felaketleri hatırlatır. Doktoru, daha dikkatli hareket etmesi için uyarır. Fakat doktor devrimci tutumundan taviz vermez. Tıpkı KDP-İran’ın genel sekteri Dr. Qasimlo gibi. Fakat ömrü, kavgasını tamamlamasına izin vermez.

Teoriden Pratiğe: Dr. Xalid’in Siyasi, Askeri ve Entelektüel Mirası

Dr. Xalid, çok katmanlı ve her yönüyle çok donanımlı siyasi bir figürdü. Tarihin ve talihin ona hak ettiği tanınırlığı bahşetmemiş olması, onun dar bir çevrede tanınan ve iflah olmaz bir Kürt yurtseveri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Dr. Xalid’in çok yönlülüğü konusunda T-KDP’nin yayın organı olan ve Dr. Xalid’in baş yazarı olduğu Xebat Dergisi’nin onu anma yazısının giriş kısmında yer alan şu cümleler dikkate değerdir;

“Partimiz ve KUKM[19] açısından talihsiz bir olay yaşadık. Partimizin Genel Sekreteri ve dergimizin baş yazarı Xalit Şervan’ı 15 Mart’ta kaybettik.  Bu olay parti mensupları ve devrimci dostlarımız için üzüntü kaynağı oldu. Zira biz sadece karizmatik bir önder yitirmedik, güçlü bir kişilik, ideal bir devrimci, bir yoldaşımızı-dostumuzu kaybettik.”[20]

Mücadele arkadaşları, tanıdıkları için bu tanımlar çok tanıdık. O, sadece bir doktor değil; aynı zamanda Kürt istiklali ve istikbali için örgütlenmeyi hedeflemiş bir Pêşmerge komutanıydı. O iyi bir teorisyen ve diplomat olduğu kadar taviz vermez bir militan ruha da sahipti. Yine Xebat Dergisi’nin doktoru anma yazısındaki şu not da son derece çarpıcıdır:

“Yayıncılıktan, askeri kanadın inşasına varana değin, partinin hemen hemen bütün çalışma alanlarında Xalid Şervan önderliğin sorumluluklarını layıkıyla yerine getiriyordu. GMK’nin çalışmaları neticesinde Kürdistanı’nın hemen her bölgesinde örgütlenme faaliyetleri sürdürülüyor, Pêşmerge gücü oluşturulup yayınlar çıkarılıyordu. İnancımızı kavgamıza, düşlerimizi amacımıza, sevgimizi tarzımıza harman edip ilerliyorken, devrimci tarzımızı modelize eden Xalit Şervan yoldaşımızı attığımız her adımda katkısının olduğunu bileceğiz.”[21]

Politize olduğu yıllarda Irak KDP’sinin yükselişte olduğu ve Molla Mustafa Barzani liderliğinde Güney Kürdistan’ın özerklik kazanmaya başladığı yıllarda, ailesinin imkanlarını etkinlik alanına çevirmek yerine o, yoksul halka yüzünü çevirmeyi tercih etti. Sonrasında ortaya çıkan Kürt özgürlük hareketinin ezilenlere, işçilere ve yoksullara dayanarak yükselmesi ve bugünlere gelmesi, Dr. Xalid’in teorik ve pratik deneyimlerinin ne denli haklı olduğunu gösterdi.

Sonuç Yerine: Dr. Xalid’in İki Bedeni

Kürt siyasal hayatından bir doktor daha geçti. Doğdu, büyüdü, yaşadı, dövüştü ve kırk yıla bir mücadele mirası sığdırdı! Yüzyıllara dayanan bu mirası devrederek asla aman dilemedi! Kanserli hücreler bütün bedenini sarıp, kendisini hasta yatağına mahkûm edinceye kadar direnişi hiç kesintiye uğramadı.

Dr. Xalid’in hayali, hayaleti ve bedeni, Kürtleri birbirleriyle diyaloga çağırmaya devam ediyor. 1925’lerde başlayan ulusal bilinç inşasının hizipler, kurumlar ve yapılar üstü olabileceğini hayatının her alanında yaşayarak gösterdi. Ailesinin diğer birçok ferdi Kürt siyasal hareketinin içinde yer alarak ağır bedeller ödemekten geri durmadı. Bu durum bizlere Kürt siyasal hayatının partilere, kurumlara ve hiziplere sığdırılamayacak kadar büyük, geniş ve heterojen olduğunu göstermektedir. Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda, Bitlis Harp Divanı’nda, Ararat’ta,  Dêrsim’de bitirildiği ve sindirildiği düşünülen Kürdistan mefhumu T-KDP’li Dr. Xalid ve dönemin devrimci bedenlerinde yeniden yeşermişti. Doktorun ulusal bilincini yapı söküme uğrattığımızda Kürdistan’ın trajedisini ve direnişini aynı anda görmek mümkündür. Onun ve onun gibi devrimcilerin bedeninde temsil bulan siyasal ve ulusal tahayyül, Kürdistan’ın dört bir yanında, bilerek veya farkında olmayarak her bir Kürt’ün derisi ve dili üzerinde, gündelik hayatında taşıdığı kaygılar, korkular ve umutların bütünüdür.

Doktor, T-KDP’yi sonuna kadar benimsedi. T-KDP’de inançlı ve tavizsiz bir siyaset yürüttü. Fakat her ne kadar hayatının son anına kadar T-KDP’de siyaset yürütmüş olsa da kendisinin siyasal ve örgütsel toplamı, bundan çok daha fazlasıdır. Tam bu nedenle başka bir siyaset arayışına girmeden bütün Kürt ulusal mücadelesi yürüten parti ve hareketlerle çatışmadan ulusal mücadeleyi yürütmeyi mümkün kıldı. Nitekim 1993 yılında Kürt partileri PKK ve KDP arasında cereyan eden birakujî çatışmalarının haberini aldığı esnada, kanser hastalığı bedeninde son evreye gelmişti. O an, orada bulunan aile fertlerinin ve mücadele arkadaşlarının tanıklığına göre hasta yatağında yumruğunu ve dişlerini sıkarak “bu birakujîyi bitirmek için bu yataktan kalkmam lazım!” diyecektir. Son nefesinde dahi, ayağa kalkmak istemesi, ailesi veya partisi için değil, Kürt ulusal birliğini sağlamak içindi.

Doktorun ölümlü bedeni belki şu an bu dünyada değil fakat dünyanın gözleri önünde günden güne artan Kürt siyasal mücadelesinin her yerinde onun siyasi hayallerini ve özlemlerini görmek mümkün. Kerkük’te, Rojava’da Kürt ulusal hakikatini yaşatmak için yaşamlarından vazgeçen kahraman Kürt gençlerinin saflarında doktorun özgürlük ruhu dolaşıyor.

Dr. Xalid’in kısa sürmüş hayat hikayesi ve mücadelesi, kökleri 200 yıl öncesine dayanan Kürtlerin ulusal kurtuluş mücadelesinin küçük bir kesitini oluşturur gibidir. Süreklilik arz eden ve bugün dünyanın en uzun süreli kurtuluş mücadelesi olarak değerlendirebileceğimiz Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi, Dr. Xalid gibi onlarca siyasi figürün mücadele deneyimlerinin toplamıdır. Dr. Xalid, 1925’ten itibaren ortaya konulan Kürt epistemik itaatsizliğin temsilcilerinden biri olarak, bugün de partisi, ideolojisi ne olursa olsun Kürtlerin kurtuluş mücadelesinin geist’ı olarak düşünülebilir.

Kaynakça

[1]Kasım Demiralp Arşivi

[2]Makalede, “1925 Hareketi” olarak isimlendirilen bölümlerde Kürdistan İstiklâl Komitesi öncülüğünde gelişen Şeyh Said Hareketi anlatılmaktadır. Bu nedenle, bu kavramın geçtiği yerlerde Şeyh Sait Hareketi’ne atıf yapılmaktadır.

[3]Abdülhalik Renda Raporu, 1925

[4]Kenan Fani Doğan, “Bingöl Gençliği Kültür ve Dayanışma Derneği Üzerinde Kısaca,” Erişim adresi:

https://cebaxcor.blogspot.com/2011/04/bingol-gencligi-kultur-ve-dayansma.html

[5]Türkiye Kürdistan Demokratik Partisi tarihinde çeşitli bölünmeler ve hizipleşmeler olduğundan parti isminin kısaltmasıyla ilgili farklılıklar bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi Sait Elçi’nin başkanı olduğu TKDP ile Dr. Şivan’ın liderlik ettiği T-KDP arasındadır. T-KDP kısaltmasındaki tire işareti, Dr. Şivan’ın partisini belirtecek şekilde “Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi”ne (T’de KDP) referans eder. Fakat TKDP’nin yayın organı olan Xebat Dergisi’nde yayınlanan Dr. Xalid’i anma yazısında partinin isminin kısaltması T-KDP olarak yazılmıştır. Bu nedenle yazı boyunca T-KDP kısaltması kullanılmıştır.

[6]Mehmet Selim Uzun, “Hişar Ağaoğlu”, Erişim adresi: https://portal.netewe.com/hisar-agaoglu-3/

[7]Mehmet Emin Coşkun, “Devrimci Bir Önder HişarAğaoğlu,” Erişim adresi:

https://portal.netewe.com/devrimci-bir-onder-hisar-agaoglu/

[8]Aktaran, Rabia Carlı (Dr. Xalid’in ablası)

[9]Xebat Dergisi, “Yüreklerimize Gömdüğümüz Önderimiz: Xalit Şervan’ın Hayatı ve Devrimci Mücadelesi Üzerine”, Diyarbakır, Bahar 1993, 9. sayı, s. 3

[10]Xebat Dergisi, a.g.e., s. 3

[11]PDK-Bakur Info, 28. Salvegera Koça Dawî ya Sekreterê PDK-Bakur Dr. Xetîp Demîralp, Diyarbakır, 15 Mart 2021

[12]Xebat Dergisi, a.g.e., s. 4

[13]T-KDP’nin resmî yayın organı olan Xebat Dergisi’nin 9. sayısındaki Dr. Xalid Şervan’ı anma yazısında, onun 1989-1993 yılları arasında T-KDP Genel Sekreterliği yaptığı belirtiliyor. Farklı kaynaklarda aksi yönde somut bir bilgi olmadığı için bu makalede Xebat Dergisi’ndeki bilgi kullanılmıştır.

[14]Tahsin Sever, “Dr. M. Hatip Demiralp Anısına”, Tahsin Sever Arşivi,Diyarbakır 2006

[15] Kasım Demiralp Arşivi / Yayınlanmamış Mektupları

[16]Mesut Barzani, Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi III: Mayıs Devrimi 1975 – 1990, Doz Yayınlar, İstanbul, 2017, s. 289

[17]Aktaran, Edip Demiralp (Dr. Xalid’in kardeşi)

[18]Carol Prunhuber, Kürdistanı Düşlerken: Kürt Rahman’ın Tutkusu ve Ölümü, Avesta Yayınları, İstanbul 2009

[19]Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi

[20] Xebat Dergisi, a.g.e., s. 1

[21] Xebat Dergisi, a.g.e., s. 4

Fotoğraflar:

Image removed.

 

Image removed.

Sait Elçi Askeri Kampı/1990/ Batufa, Irak
Dr. Xalit önde, dürbün takmış ve askeri üniformalı

Image removed.

 

Image removed.

 

https://kurdarastirmalari.com/yazi-detay-oku-298